Her şeyde olduğu gibi blogumu da yüzüstü bıraktım. Önce bi hevesle açtım bi kaç bi şey yazdım. Sonra bi sürtük gibi hevesim geçince buruşturup attım. Şaka lan şaka. Yazamadım ya. Yanımda olsaydın neden yazamadığımı anlardın? Sürekli bi şeylerin sorumluluğu altında ezildim,büzüldüm,kaldım öylece. Vicdan azabı seri katilimmiş gibi her daim peşimde. Yarım bırakılan şeyler artık bildiğin derimin altındaki ölü tabakayı da geçti. Fazlasıyla rahatsız etmeye başladı. Takıntılarım azdı. Dişim çürüdü filan. Yarım bıraktığım kitap bile benimle konuşur,bana hesap sorar oldu. Aslında çok seviyorum kitaplarım sizleri. Hani bilin de. Hayatımda sadece sevgilim trip atmaz oldu. Tam tersi olması gerekirken. Belki de rahat bana batıyordur.
Bir de şu sıralar fena halde konuşuyorum. Gerekli,gereksiz.Konuşmayınca göz kapaklarım ağırlaşıyor, etrafım dönüyor, esniyorum. Konuşunca kendime geliyorum. Bunlar da böyle şeyler işte.
Aslında şu sıralar yazmak istiyorum. Böyle saçma salak şeyler. Kitaplarım üzülmesin istiyorum. Kahvemi bile yarım bırakınca bi daha samimi olamıyoruz. Ben suçluluk duyuyorum, o beni affetmiyor. Şizofren mi oluyorum yoksa. Fazla abarttım sanki. Aslında çok sıradan şeyler yaşıyorum, herkesin yaşadığı cinsten.
Yazımı burada sonlandırırken, bunu okuyup zaman harcamasaydınız iyi olurdu diyerek beni affetmenizi umuyorum. İygceler.