26 Temmuz 2012 Perşembe

Hayat

         Gözlerinde dün gecenin uykusuzluğundan kalma bir kızarıklık vardı. Adım atarken bastığı yeri bilmiyordu,sağlam basmaya çalışırken sendeliyordu. Aslında bunu pek de önemsemiyordu. Kafasının ağrısı hiçbir şeyi düşünmesine olanak tanımıyordu. Kişiliğini arayan bir ergen gibi hayatı sorguluyor, insanlara ve yaptıklarına çok kızıyordu." Yaptığı çok ayıp ama." derken buluyordu sık sık kendini.
 
        İnsanların egosu, görüntülerini de aşmış kimlikleri olmuştu. "Aman daha yeni frenç yaptırdım yea , tırnağım kırılır." diyen ağzı yayık kız kafasında, "aman egoma zarar gelmesin de, o da kimmiş"i yaşıyorlardı.  Bu ego birilerinin başına iş açacaktı ya da o aklını çıldıracaktı. Kendisini sorguluyordu, hiç istemeden böyle davranmış mıydı? Hiç başkası da onun hakkında böyle düşünmüş müydü? Düşünmese iyi olurdu, çünkü o bunu bile kaldıramazdı. Ego denen şeyden bu kadar nefret ederken, birisinin onun hakkında böyle düşünmesi her şeyi ezer geçerdi.

       Kafasındaki zamazingoları atmak isteyip, John Lennon dinlemek için laptopuna yöneldi. O anda dünden kalmış, kenarlarında kahve lekeleri olan bardağa gözü takıldı. Hayatı özetleyen buydu işte, 'kahve lekeli bardak'. Kahveyi çok severdi ve içmekten en haz aldığı şey onu en mutlu eden şeylerden birisi kahveydi. Dün gece de hayatın boktan yönünü biraz olsun görmemek için, mutlu olmak için kahve içmişti,saatlerce öyle oturmuştu koltuğunda. Ama hiçbir sorunu halledememişti. Her şey daha da karmaşıklaşmış, düşünce gelgitlerine boğulmuştu.

       Biraz uyusa hepsi geçecekti belki, ertesi gün bu düşüncelerin hiçbirini umursamadan yaşamaya devam edecekti. Bir hafta sonra aklına bile gelmeyecekti. İnsan böyleydi işte, hafızası balığın zamana yayılan şekliydi. Anca aynı şeyleri tekrar yaşadığında, aynı hayal kırıklığına uğradığında böyle de olmuştu ben nasıl aynı samimiyetsizliğe kandım deyip belki yine uykusuz kalacaktı, belki de ağlamaktan gözleri şişecekti.

     Ama bunu da unutacaktı. Aklında olan tek düşünce, 'hayatın boktanlığı' olacaktı işte.