2 Şubat 2013 Cumartesi

Gibi

Bir anı var zihnimde


Yüklemleri bulanık



Öznesi, dolaylı tümleci,



Net



Zarf tümleci,



Muamma



Zaman olgusu yok



Öznesinin tasviri,



Dün gibi



Dibimde uyuyormuş



Gözlerimi kapattığım an,



O beliriyormuş gibi



Yüklemsiz cümleler,



Hep eksik



Ama bu anı



Tammış gibi



Her ayrıntısıyla,



Eksiksiz,



Kusursuz,



Rasyonel,



Biraz da fantastik gibi



Tahtaları yontulmuş,



Kumaşının rengi solmuş bir koltuk



Koyu kestane bir sehpa,



Üzeri tozlu eşyalar,



Hepsinde yaşanmışlık var gibi



Bir kadın duruyor,



Umutla bakan gözleri ,


Kısacık saçları,



Uzun da kirpikleri var



Kadın biraz gizemli,



Biraz da hüzünlü gibi



Nereden tanıyorum bu evi,



Bu eşyaları,



Bu kadını,



Bu hissi,



Hepsi biraz düş,



Çokça zihnimi kurcalayan şeyler gibi



Biraz bulanıklaşıyor,



Sonra sonra



Netleşiyor



Fazla dalınca gözümü alıyor gibi



Zihnimde bu anılar,



Hepsi birer birer,



Fazla kafamı kurcalıyor



Beni fazla gülümsetiyor gibi






1 Şubat 2013 Cuma

Sınav Dönemi

         Yıllar yıllaar olmuş, ben sınava giriyormuşum gibi. Vizeler bitti çok geçmeden finaller, finallerin ardından bir hafta arayla bütünlemeler. Kendimi sürekli "Yarın ne sınavı vardı yea ?" derken buluyorum bi süredir.

         Sınav dönemi kaypaklığına el atmak istiyorum arkağaşlar. Sınavdan bir kaç gün önce etrafta fellik fellik not aranır. Derste not tutanların yakasına yapışılır. Gerekirse suratına sırıtır egosu okşanır. Bu hepimizin başına gelen şeylerden. Bunu abartmış arkadaşlar var ki, nasıl çılgına döndüklerini dışarıdan bi izlemeliler. Keşke bi yerde durup öylece kendilerine bakabilseler. Sınav dönemi kankalığı diye bir şey var. Normalde muhabbet etmediğin, hiç ortak yönünün olmadığı, zaman zaman selam bile vermediğin adamı arayıp "sende .. notu var mı yea?" diyebilmek, biraz yüzsüzlük biraz da kişilikle alakalı gibi. Ama bunu yapmayınca, bir şeyleri kovalamayınca öyle kucağına hoop diye gökten düşüvermiyor. Şu üniversitede değişen , değişmek zorunda bırakılan kişilik kadar ergenlik döneminde değişim yaşamamışızdır heralde. Yüzsüzlük yapamıyorsan, gururun yanına kar kalıyor. Gururunu da alıp bir kaç sene daha öyle güzel güzel kaldığın dersleri bir kaç defa daha alıyorsun. Gururunla artık mutlu mesut yaşayabilirsin, arkadaşım. Size mutluluklar.

       Bir de sürekli birilerini engellemeye çalışan, "Ben çalışmıyorsam, o da çalışmasın. Hatta ben çalışayım,o çalışmasın." diyen, kıskanç, çan eğrisi sisteminin geçerli olduğu okullarda 'çancı' diye isimlendirilen arkadaşlarımız, geldik onlara. Şimdi bu arkadaşların burnu her yerde. Ellerini arkasına bağlamış, ders çalışan, "şu soru çıkar bence." muhabbetlerinin döndüğü yerlerde hemen bitiveren, hafif sümsük tipli, ama hiçbir şeye de burnunu sokmaktan çekinmeyen, 'başkası daha yüksek almasın' ı yaşam felsefesi edinmiş, bu konuda kaşarlanmış canım arkadaşlarım. Bu tiplerin en zayıf noktası, "Ben geçtim onu geçen sene ya." cümlesi. Bu cümleyi söylediğinde yüzündeki uzaydan bile görülebilecek olan değişimi anında fark edersiniz.

       Koskocaman bir sınav dönemini de beynimde bu düşüncelerle geçirmişim,sanırım. Canım, çancı arkadaşlarım, yardımsever arkadaşlarım, kendine müslüman arkadaşlarım hepinizi de seviyorum. Hepinizi ayrı ayrı seviyorum. Buradan el sallıyorum. İkinci dönem görüşmek üzere. Hoşçakalın. Sömestrda bol bol eğlenin. Annenizi üzmeyin. Kardeşinize kötü davranmayın. Bol bol meyve yiyin,havalar da soğudu. Hadi bay baay.

30 Ocak 2013 Çarşamba

         Twitterda birisi şöyle yazmıştı; "Bilinç altım arak yapmadıysa, bence çok güzel yazdım." Tam olarak bu muydu, hatırlamıyorum. Bunun gibi bir şeydi. Çok hoşuma gitmişti.

        Bilinç altımızda, izlediğimiz filmler, diziler, reklamlar, kadın programları, tartışma programları, okuduğumuz kitaplar, dergiler, gazeteler, bakkalın camında A4 kağıdına yamuk yumuk el yazısıyla yazılmış cümleler, afişler, broşürler, dinlediğimiz müzik, dinlemek zorunda bırakıldığımız müzik ve daha milyon tane şey var. Hayatımızda yaşadığımız, yaşamayıp hayalini kurduğumuz, rüyalarını  gördüğümüz bir ton şey; umursadığımız ya da umursamadığımız bir sürü bir sürü de insan var.

        Bunların hepsi bilinç altımızda ya da beynimizin ufacıcık bir köşesinde yer eden şeyler. Kurduğumuz cümleler, yazdığımız bir çok şey bazen farkına varmadan bilinç altımızdaki o şeyin aynısı oluveriyor.
Esinlenmek, hep var. Mutlak var.

        Her şeyde olduğu gibi, 'esinlenme' olayının da çizgileri var. Hem de halat büyüklüğünde kalın çizgileri var. Amiyane tabiriyle 'arak yapmak' la aralarında koskocamaan uçurum vardır.

       İlkokuldayken din öğretmenimiz, "Kopya çekerseniz, çalmış olursunuz." derdi. Bu bana mantıklı gelmişti. Bu aklıma hep gelir. 'Arak yapmak, araklamak' olayı da hırsızlığın önde bayrak tutanı. "Yapmadım, bu benim." diye inkar etmek de kaypaklık kısmı.

       Bir kere şöyle bir olay da var ki, eğer resim yapma yetin yoksa ressam olamazsın. Müzik kulağın yoksa, şarkı söyleyemez, enstürman çalamazsın. Bakış açın, hayal gücün yoksa fotoğraf çekemezsin. Başkalarının cümleleriyle konuşuyorsan da yazar olamazsın. Yazı yazamazsın. Yazı yazarsın belki, sosyal medyada ben yazarım imajı üzerinden prim yapmaya çalışamazsın. En önce insanın kendine rasyonel olabilmesi, belki.

       Lisedeyken, yine bir öğretmenim, edebiyat öğretmenim, hatta çok sevdiğim, en sevdiğim öğretmenlerden biri olan, Esma CANIAZ hocam hep şunu derdi. Onun cümleleriyle yazamayabilirim ama aklımda kalanlar şunlardı.  Anlatımı güçlendirmek için, örneklendirin örnekler verin. Atasözleriyle, deyimlerle, özlü sözlerle, hikayelerdeki, romanlardaki karekterlerle pekiştirin.

       Ben de tam olarak böyle düşünüyorum işte. Eğer yazı yazıyorsanız, blog, köşe yazısı,sözlük, twitter herhangi bir yerde bir şeyler yazıyor, bir kaç cümle kuruyorsanız kötü de olsa kendi cümlelerinizle kurun.

       Açıkçası, insanlar yemiyor. Her gün 'timeline' da akan aynı tivitler, bir süre sonra kabak tadı veriyor. Çoğu zaman peşi sıra denk geliyor.

       Twitter, bunun için ufak bir örnekti.

       Her alanda, her yerde geçerli olan bir şey aslında. Hırsız, kendinde olmayan şeyi elde etmeye çalışır. Şartlar, yetiştiği ortam onu bu davranışa itmiştir, belki. Bilemiyorum. Demek istediğim o ki; sizde olmayan yetiyi, arakladığınız,çaldığınız cümlelerle elde edemezsiniz. Çaldığınız cümlelerle sadece bir kesim insana havalı, kuğl görünebilirsiniz. O da bir süreliğine.

      Biz, biz olalım. Ödün vermeyelim.