2 Ekim 2012 Salı

Bilememezlik

          Olacakları bilemiyorum, bilememezlik fena. İştahsız,bitkin,yılgın hal. Bilir misin bu duyguyu, bilmiyorum. Kafa patlatan bir müzik açsak, dağıtsak. Bir daha toparlar mıyız dersin? Toparlamayalım boşver. Dağınık kalsın. Uçsun, gitsin bu kafa. Bu kafayla olmaz. Bu kafa, o kafa değil. Bu kafa NET değil.

        Ne düşündüğümü, bilmiyorum. Söyleyeceklerimi bilmiyorum. Hazır mıyım, bilmiyorum.  Doğaçlar mıyım, bilmiyorum. Eeeh ne zormuş. 'Zor' demekten nefret ediyorum. Olacaklar, olsun bitsin. Bu duygu da böylece siktirip gitsin.

        Etraf dağınık, etraf pis. Ortalarda dolaşan minik minik düşünceler. Bir oraya bir buraya dağılan cümleler.   Havada uçuşan, benimseyemediğim duygular. Bir sürü ıvır zıvır işte, anlayacağın.

      En iyisi gel, kalkalım ayağa. Patlatalım iki şarkı. Zıplayalım ayaklarımız uyuşana kadar. Dağınıklığı görmezden geliriz belki, umrumuzda olmaz. Ne düşündüğümüzü önemsemeyiz. Duvarlar, düşmanımız olmaz. Sonra belki unuturuz. Belki uyandığımızda NET oluruz. Kararlı ve net. 

30 Eylül 2012 Pazar

Bir Adam

             Elmacık kemikleri çıkık suratıyla, bi şeyler anlatmaya çalışırken arada bir gözü seğriyordu. Kaşları, kirpikleri kusursuz,sert bir surat ifadesi vardı. Arada sırada güldüğünde sevinir, o sert mizacın altında yatan adama bakmaya doyamazdım. Uzunca düşünürdüm. Onunla ilgili ne varsa düşünürdüm. Kafamı çok fazla meşgul ederdi. Her insanda bıraktığı etki, kafasına kocaman bir balyoz yemiş hissi.

       O, her şeyin en iyisini bilir, okuduğu romanlar, izlediği filmler, üslubu, bakış açısı, elleri, kolları, suratındaki anlam, bakışlarındaki sevimsizlik. Her şey onda itici,sevimsiz bir o kadar da güzel duruyordu. Yaptıklarının her biri, söylediği tüm sözler tam üzerine oturan cinstendi. Onu düşünürken bazen, tüm kanımın çekildiğini hissediyor, bir yerlerime kramp giriyordu. Aşırı dozda bu adamdan ölecektim.İliklerime kadar hissederek.