18 Ağustos 2012 Cumartesi

Hemen şuracığa döküyorum içimi

             İçimi hemen şimdi şuracığa döküp gidebilir miyim, lütfen? Yoksa kendi içimde patlamalar yaşayacağım. Adeta sıkıştırılmış basıncım. Galiba buna neden olan şey son zamanlarda yeniden hayatı sorgulama, kişilik arayışları, her şeyin derinine inme, depresif hallerin baş göstermesi durumları. Ergenlik, regl dönemi, hamilelik, menopoz. Kadın denilen varlığın bu kadar dönemden geçip sağlıklı bir pskolojiye sahip olmasına ancak 'başarı' denilebilir. 20'li yaşlarda herkes mi böyle herkes mi bu dönemlerden geçiyor ve bunları herkes mi yaşıyor bilmiyorum ama zor bir dönemden geçtiğim aşikar. Her şeyin en iyisini yapmaya çalışan, her konuşmasında hayat dersi veren, hayatını dönemlere ayırıp şu dönem pskolojisi bıdıbıdılarını yapmak, isteyeceğim son şeylerdendi galiba.             
           Kafama yeni dank eden şeylere inanamıyorum mesela. Taktığım ufacık önceden eften püften türden olan şeylere de inanamıyorum.

          Bu 'samimiyetsizlik' başımıza iş açacak demiştim ya. Başıma ne geliyorsa herkeste 'samimiyet'i aramamdan geliyor diyebilirim. Ben çok dürüstüm, samimiyim geyiğini yapmayacağım, çünkü değilim. Ama herkesin birbirinin ardından atıp tutarken yüz yüze geldiğinde birbirlerine olan davranışlarının yavşaklığı midemde hezeyana sebep veriyor. Kiminle karşılaşırsam anında gözlerindeki çıkarı, konuşmasındaki yapmacıklığı, davranışlarındaki samimiyetsizliği görebiliyorum.
Karşımdaki kişide ilk aradığım şey 'samimiyet' oluyor. Bakkala, okul kantinindeki elemana, fotokopiciye, gittiğim kafedeki garsona, arkadaş ortamında merabalaştığım adama kadar ilk dikkat ettiğim şey, hal ve tavırlarındaki 'samimiyet' oluyor. Aklımı çıldırıcam galiba bu yüzden.
               Bu 'samimiyetsizlik' yüzünden arkadaşım sandıklarım patır patır dökülüyor. Bugüne kadar neden bunu bu kadar ciddiye almadım ya da son zamanlarda neden bu kadar farkına vardım bilmiyorum zaten cevabını da aramıyorum. Ama birisi hakkında düşündüğümü yüzüne söyleyemeyeceksem ve aptalı oynamak zorunda kalacaksam hani kişiliğim nereye kaçacak? Hangi deliğe girip bu konuda görünmeyecek bana, etrafımdakilere. Nedendir yaşa bağlıyorum ama sanırım ergenlikte ve de 30 yaş üstünde bunları umursamayıp devam edebiliyoruz hayatımıza. Ama ben bu düşüncelerle bi 3-5 yıl daha nasıl yaşayacağımı nasıl baş edebileceğimi gerçekten bilmiyorum.
           
           Bazen evrenin bana bir tür belasını verme şekli diye düşünüyorum. Burda da 'karma' devreye giriyor. O allahın belası karmayı görürseniz bi söyleyin, onunla bi şey konuşucam. Çok önemli. Aklımda deli sorular, elimde de bir ton samimiyetsizlik. Ortalarda mutsuz mutsuz dolanıyorum işte. Son zamanlarda yaşama şeklim bu.

            Ağzına kadar hınç doluyorum bazen, sonra birden unutuveriyorum. Küçük bir çocuğun ağlaması gibi birden ne oluyorsa oluyor geçiveriyor ağlamam. Bu samimiyetsizlik nereye kadar sürecek bana neler yapacak hiç bilmiyorum . Tek bildiğim samimi olarak söylüyorum bir an önce siktirip gitmezse aklımı çıldıracak olmam.